Sosyal Medya

Güncel

PKK’nın gömüleceği büyük krater

O yüzden 16 insanın toplam 60 kg kalmış cenazelerinin kaldırıldığı gün HDP’liler sevinç içinde Meclis’te selfieler çektirerek dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kutluyorlardı. Yaşam enerjisini mağduriyetlerden alan bu canavarın o kratere gömülmesine izin verilmelidir. Bunun PKK’nın emir eri olan üç beş vekile dokunmaktan daha büyük bir vatanseverlik olduğu açık...



 

28 Aralık 2011 gecesi meydana gelen Uludere Katliamı, ertesi gün sabah saatlerinden itibaren önce sosyal medyada duyulmuÅŸ, öğle saatlerinde Şırnak ValiliÄŸi’nden yapılan açıklamadan sonra televizyonlar ve haber sitelerinde yer almaya baÅŸlamıştı.

 

Ertesi gün yani 30 Aralık 2011 günü ise 35 Uludereli köylünün F-16’lar tarafından PKK’lı diye bombalanarak öldürülmesi bütün gazetelerin manÅŸetlerindeydi. ManÅŸetleri hatırlayalım:

 

AkÅŸam: Ä°nsafsız Hava Aracı. Birgün: Uludere Katliamı. Bugün: Ä°stihbarat Faciası.  Cumhuriyet: Jetler Sivilleri Vurdu. Evrensel: Kirvem Hallarımı Aynı Böyle Yaz. GüneÅŸ: Asker Ne Yapsın.  Habertürk: Sınırda Vahim Hata. Hürriyet: 35 Ölü: Çok Ãœzgünüz. Milli Gazete: Ä°stihbarat Faciası. Milliyet: 35 Sivile Bomba. Posta: Operasyon Kazasıymış! Radikal: 35 yurttaÅŸa Ä°HA bombası. Sabah: Gediktepe Sendromu Kaçakçıyı Vurdu. Sözcü: Silah Taşıyorlardı. Star: Kahreden Hata. Taraf: Devlet Halkını Bombaladı. Türkiye: YaÅŸanan Dramın 3 Sebebi: Yanlış Zaman. Yanlış Yer. Yanlış Müdahale. Vatan: Kahreden Hata. Akit: Terörist mi Kaçakçı mı? Yeni Åžafak: Ölümcül Hata. Zaman: Ölümcül Ä°stihbarat. Özgür Gündem: Soykırım.

 

Birkaç ulusalcı-milliyetçi gazete dışında, o günkü medya katliamı eleştiren manşetlerle çıkmıştı.

 

En sert manÅŸet Özgür Gündem’den gelmiÅŸti. Peki aynı Özgür Gündem Diyarbakır’a baÄŸlı Dürümlü Köyü’nde PKK’nın bir tıra yüklediÄŸi 15 ton bombayla parçalanan ve ancak DNA testiyle kimlikleri tespit edilebilen 16 Kürt köylü için ne yazdı dersiniz? HİÇBÄ°R ÅžEY.

 

13 Mayıs gününden bu yana Özgür Gündem gazetesinin birinci sayfasında Dürümlü Katliamı ile ilgili tek satır haber çıkmadı. (Bu ayıba son dört günde gazeteye sırayla gönüllü Genel Yayın YönetmenliÄŸi yapan eski CHP’li vekil Melda Onur, Ragıp Duran, EÅŸber YaÄŸmurdereli, Fehim Işık da katılmış oldular.)

 

Uludere Katliamı’nı  Ahmet Arif’in 33 KurÅŸun ÅŸiirinden “Kirvem Hallarımı Aynı Böyle Yaz” manÅŸetiyle görmüş Evrensel Gazetesi de hallarını aynen böyle yazmadı. Katliamın olduÄŸu 13 Mayıs’tan beri gazetenin her ÅŸeyin girdiÄŸi birinci sayfasına 16 insanın ölümüyle ilgili tek satır giremedi.

 

“Uludere Katliamı” baÅŸlığıyla Uludere’yi duyurmuÅŸ olan Birgün Gazetesi de PKK’yı kırmak istemeyen Türk solu çizgisinden sapmadı. Katliamı 3 gün boyunca görmeyen gazete, dördüncü gün sessizliÄŸini birinci sayfada küçük olarak gördüğü PKK’nın açıklamasıyla bozdu: “PKK’den patlama açıklaması: Kamyonu naklederken oldu!” Sondaki ünleme Kandil darılmaz inÅŸallah!

 

Ve Cumhuriyet. Eski klasik Kemalist Cumhuriyet bile Uludere Katliamı’nı “Jetler Siviller Vurdu” manÅŸetiyle görürken, yeni liberal-sol Cumhuriyet, son dört günde ülkenin en büyük ve en acı haberini ancak son bir ayın ölüm toparlamaları içinde görebildi. Böylece “hedef askerdi”, “hedef çevik kuvetti” yayınlarıyla Kandil’de gönüllerden kurduÄŸu tahtı sarsmamış oldu.

 

Böylece yıllarca medyayı Uludere Katliamı’nı görmemekle suçlayan, bu gazeteler ve gazeteciler, o medya kadar bile olamadıklarını gösterdiler. Artık “barış gazeteciliÄŸi”, “bir devlet aygıtı olarak medya” gibi büyük laflar ederken kendi dört günlük sessizliklerini hatırlayıp biraz utanırlar.

 

Ä°nsan hakları örgütleri içinse manzara daha da acıklıydı. Uludere Katliamı olur olmaz açıklama üstüne açıklama yayınlayan, olay yerine heyetler gönderen, sokaÄŸa çıkan Ä°HD, dört gün olmasına raÄŸmen Dürümlü Katliamı ile ilgili tek satırlık bir açıklama yapmadı. Ä°HD’nin Diyarbakır Åžubesi’nin son attığı tweet şöyle: “Hak ihlallerine maruz kaldıysanız bizi arayın.’’

 

Bu kadar sessizlik olunca birileri Ä°HD’yi aramış, herhalde baÅŸlarına bir ÅŸey gelip gelmediÄŸini kontrol etmek için.

 

 “Uludere katliamı ve medya” baÅŸlıklı araÅŸtırmalar yayınlayıp gazetecilik dersleri veren ama Dürümlü Katliamı’na bir Sözcü soÄŸukkanlılığıyla yaklaÅŸmış Bianet’in “Hak Savunucuları Diyarbakır patlamasını yorumladı” baÅŸlıklı bir tür gaz kaçağı haberine benzeyen haberindeki açıklamasından Ä°HD Genel BaÅŸkanı’nın açıklamasını okuyalım:

 

“Kimden gelirse gelsin, sivillere dönük her türlü yaÅŸam hakkı ihlali doÄŸuracak eylemi kınıyoruz. Bu olayın ne ÅŸekilde meydana geldiÄŸi tartışmasına girmiyoruz. Şöyle ya böyle oldu, sonuçta yaÅŸamını yitiren siviller var. Cenevre SözleÅŸmesi’nin maddeleri açıktır.”

 

Sonuçta şöyle ya da böyle insanlar öldü, onların da maalesef insan hakları var, gerçekten bir insan hakları örgütünü böyle bir konuda açıklamaya zorlamak insan haklarının ihlali…

 

Adli Tıpçı Åžebnem Korur Fincancı’nın açıklaması ise herhalde Uludere için Katır yazısı yazmış Yılmaz Özdil’le kıyaslanabilir:

 

“7 Haziran’dan beri hükümetin oluÅŸturduÄŸu savaÅŸ ortamı en çok da sivil, çocuk, kadın ve yaÅŸlıları vuruyor. Bu saldırı için de söylenecek hiçbir söz yok. Bu savaÅŸ ortamının bitirilmesi lazım, bu iradeyi gösterecek olan da hükümettir. Tabii ki burada halkının özgürlüğü adına savaÅŸan bir örgütün kendi halkını öldürmesi kabul edilebilir deÄŸil.”

 

Kendinizi çok zorlamayın Åžebnem Hanım, kabul etmek istemiyorsanız, “Adli Tıp’ta araÅŸtırdık, PKK yapmadı” diye bir açıklama yaparsınız olur biter.

 

Mazlumder’in uzun açıklaması bir insan hakları  örgütüne daha çok yakışan bir açıklama. Uludere için aylarca haklı olarak eylemler yapan Mazlumder’in açıklamasında içinde PKK geçen en sert paragraf ÅŸu:

 

“Sivil yerleÅŸim alanlarında düzenlediÄŸi bombalı saldırılarla ÅŸehirlerimizin güvensiz alanlar hâline gelmesine ve toplumsal ortamda gerilimin yükselmesine neden olan eylemlerden vazgeçmesi çaÄŸrısında bulunduÄŸumuz PKK’ye böylesi bir facia üzerinden sorumluluÄŸunu yeniden hatırlatıyor ve böylesi eylem ve hareketlerin hiçbir toplumsal talep üzerinden meÅŸrulaÅŸtırılamayacağını bir kere daha vurguluyoruz!”

 

Eminim PKK, Mazlumder’in bu sitemini okuyunca, bayağı üzülmüş, hatta belki de silah bırakmaya karar vermiÅŸtir…

 

Adıyaman, Bingöl, Hakkari, Mardin, Åžanlıurfa, Van, AÄŸrı, Bitlis, IÄŸdır, MuÅŸ, Şırnak, Batman, Diyarbakır, Kars, Siirt ve Tunceli Baroları’nın ortak açıklaması da gizli özne kullanımının iyi bir örneÄŸi olarak bir sonraki üniversite giriÅŸ sınavında kullanılabilir:

 

"Olayın oluÅŸuna dair kamuoyuna yansıyan tartışmaların, bu vahim sonuç ve yaÅŸamın kutsallığı karşısında hiçbir önemi ve hükmü yoktur. Hiçbir siyasal gerekçenin meÅŸrulaÅŸtıramayacağı bu katliamı ve müsebbiplerini kınıyor, yaÅŸamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yaralılara ÅŸifa ve geride kalanlara sabırlar diliyoruz…"

 

“Kürt'ün hayatının deÄŸeri bu kadar deÄŸil. Herkes bunu bilecek, herkes haddini bilecek. Bu ülkede Kürt olmak canının deÄŸersiz olduÄŸu anlamına gelmez. Hükümet ÅŸu saatlerde bile partisinin MYK toplantısını iptal etme gereÄŸi duymamıştır. Uluslararası kurumlar gelip inceleme yapmalıdır. Åžu saatlerde herkes bu suçu örtmeye çalışıyor baÅŸka bir ÅŸey yok. Dünyanın baÅŸka yerinde olsa BaÅŸbakan çıkmış ortalığı velveleye vermiÅŸti. Kıyameti koparmıştı. Esad'a nasıl parmak salıyordu BaÅŸbakan, çıksın ÅŸimdi bunun hesabını versin. Kimse öyle kaza, yanlışlık falan da demesin."

 

Selahattin DemirtaÅŸ’ın açıklaması sahiden sert ve haklı. Ama maalesef beÅŸ yıl önce BDP Genel BaÅŸkanı olarak Uludere Katliamı için yapmış bu açıklamayı. Dürümlü Katliamı için “Sorumluluk Sahipleri”nin açıklamalarını sorumsuzca bulduÄŸunu, özür dilenmesi gerektiÄŸini söyleyebildi.

 

Bu arada Uludere için acil ve çok sert açıklamalar yayınlayan DİSK, KESK, Halkevleri, ÖDP, EMEP gibi sol grupların Dürümlü için hiçbir şey demediğini söylemeye herhalde gerek yok.

 

Tek bir kiÅŸinin bile Taksim’de basın bildirisi okumadığını, bildiri ÅŸampiyonu aydınların bir tek imzalı bildiri bile yayınlamadığını da...

 

TÄ°HV, Helsinki YurttaÅŸlar, Human Rights Watch’u, Türkiye’deki yabancı medya temsilcilerini de bu utanç verici sessizlik ekibine ekleyelim...

 

Liste böyle uzar gider.

 

Kayıtlara geçsin, bundan sonra barış derken utanılsın, geniÅŸ geniÅŸ “devlet katliam, medya” eleÅŸtirileri yapılırken yüzler kızarsın, bu ülkede muhaliflerin fiyakaları bozulsun, onların önünde ahlaklarını, vicdanlarını terk ettikleri baÅŸka iktidar odakları olduÄŸu unutulmasın, kimse temiz, pak deÄŸil görülsün diye...

 

O tarlanın ortasındaki o büyük krater PKK’nın kendi kendine kazdığı mezarıdır. Özyönetim, hendek derken Kürtleri nasıl bir çukurun içine attığının resmidir.

 

Ama maalesef PKK yine o çukura düşmeyecek.

 

Her ne kadar cenazelere üç bakan katılsa, acılara ortak olunsa da, iktidar tam da PKK’yı bir omuz darbesiyle kendi kazdığı çukura doÄŸru yuvarlayacakken, PKK’ya yeniden can suyu olacak, yıllarca üzerinde tepinebileceÄŸi, son dört aydır yapıp ettiklerini halk nazarında nötrleyebileceÄŸi bir malzemeyi vermekte kararlı görülüyor.

 

Dokunulmazlıkların kavga dövüş kaldırılması, ardından ortaya çıkacak gözaltılar, sahte maÄŸduriyetlerle PKK’nın yenilmesine yine izin verilmemiÅŸ olacak.

 

O yüzden 16 insanın toplam 60 kg kalmış cenazelerinin kaldırıldığı gün HDP’liler sevinç içinde Meclis’te selfieler çektirerek dokunulmazlıklarının kaldırılmasını kutluyorlardı.

 

YaÅŸam enerjisini maÄŸduriyetlerden alan bu canavarın o kratere gömülmesine izin verilmelidir. Bunun PKK’nın emir eri olan üç beÅŸ vekile dokunmaktan daha büyük bir vatanseverlik olduÄŸu açık...

 

Yıldıray  OÄŸur

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.